Başroldeki Henry Cavill'e Kevin Costner ve Russell Crowe eşlik ediyor... Ümit vaat eden teaser trailer aşağıda...
Evet, tam olarak böyle. Duradan dinlenmeden dinlediğim bir şarkı haline gelmesi tesadüf olamaz. Kökeni 650 yıl öncesine uzanan nefis Arap şarkısı o kadar çok kişi tarafından seslendirilmiş ki mutlaka size göre bir tanesini bulabilirsiniz. Kendi adıma kadın seslerini tercih ettiğimden sizin için iki adet mis gibi versiyonunu yayınlıyorum.
Natacha Atlas 1 numara ise Lena Chamamyan 2 numaradır!
George R. R. Martine için çocuğumu keserim ve bu konuda çok netim. Taht Oyunları serisinin (adı resmi olarak Buz ve Ateşin Şarkısı değil artık) 3. kitabı olan Kılıçların Fırtınası ile amcamız kendini aşıyor. Birinci kitaba bayılıp İkinci kitapta uyuklayanlar eminim bu kitapla delirecek. Şahsen her bölüm sonunda yazarımız karakterlerine yeni bir kapı açıyor.
Bu arada 'o' çok güzel öldü!!!!
Read more
Bu arada 'o' çok güzel öldü!!!!
Fragmanı da iliştirelim köşeye, mis.
Daha dün bir sitede gece kulübünde nasıl dağıttığını okuduğum Whitney Houston'ın ölüm haberini alınca epey bir afalladım. Boktan bir herif yüzünden hayatını mahvetti, ilaç bağımlısı oldu, sesi gitti... Çok erken öldü özetle. 2012 daha kimleri alacak bizden dehşetle bekliyorum.
Read more
Bana göre en başarılı canlı performansı ise şuydu...
Aslında henüz kitabı bitirmedim ama Mine Söğüt'e aşık olmak için pek çok kitabını zaten okumuş durumdayım. Hadi bir güzellik yapın, alın bu kitabı okuyun. 21 kadının hikayesine siz de tanık olun.
Her şey senin yüzünden, diyor babam.
O kupkuru bir adam.
İçimde ne ateş var, ne su.
O da biliyor, benimse içimde hem ateş var, hem su.
Kitaba dair nefis bir tanıtım videosu da mevcut.
Bu ülkede bir birey olmak, özellikle de görmezden gelinmeyecek kadar 'ortada' bir birey olmak zordur. Şu veya bu şekilde sistem ve sisteme gönül vermiş birileri sizi yola getirmek için çalışır, çabalar. Zenne bunun nasıl yapıldığını anlatıyor işte. Bunu yaparken de birbiriyle alakasız 3 arkadaşı kullanıyor.
Peki bunu anlatmaya çalışan ve konusu gerçek bir olaya dayanan film ne denli başarılı? Ne kadar çok istesem de bir başyapıt, harika, müthiş gibi övgülerde bulunamayacağım. Fakat bir derdi, anlatacak bir hikayesi olan bir film. Umarım gözden kaçırmamışsınızdır.
Bu hafta büyük bir keyifle okumayı planlıyorum kendisini....
2009 Hugo En İyi Roman Ödülü
2010 Nebula En İyi Roman Ödülü
2010 Locus En İyi Roman Ödülü
2010 Joan W Campbell Ödülü
2010 Compton Crook En İyi Roman Ödülü sahibi;
Time, Publisher Weekly ve Library Journal tarafından yılın en iyi 10 romanı listesine alınan görkemli bir roman...
23. Yüzyıl... Küresel Isınmayla yükselen okyanuslar dünya coğrafyasını değiştirmiş... Karbon temelli yakıtlar tükenmiş; enerji depolamada elle kurulan yaylar kullanılıyor... Biyoteknoloji dünyaya egemen ve kalori şirketleri adıyla tanınan devasa şirketler, "gen-kırma tohumlar" üzerinden gıda üretimini kontrol altında tutuyor. Ürünlerine pazar yaratmak için biyo-terörizmden, özel ordulardan ve ekonomik-tetikçilerden yararlanıyorlar... Genetik yapısıyla oynanmış ekinler ve mutasyon geçirmiş zararlılar yoluyla sürekli ölümcül salgınlar ve kitle ölümleri yaşanıyor... Amansız iktidar mücadelesinin ortasındaysa hizmet amacıyla üretilen ve "kurmalar" adıyla anılan, korkulan ve aşağılanan Yeni İnsanlar'ın temsilcisi, Japon efendisince kullanılıp kâğıt mendil misali atıldıktan sonra gece kulüplerinde eti zorla erkeklere satılan Emiko var...
Paolo Bacigalupi, ödüle doymayan romanı Kurma Kız'da işaretlerini bugün görüp çoklukla gündelik dertlerimiz yüzünden görmezden geldiğimiz, yaşaması zorlu, karamsar bir geleceğe karşı uyarıyor bizi.
Gene. Yine. Ve bir kez daha merhaba.
Doymadım doyamadım blog alemlerine ve bir kez daha perde diyerek açtım blogceğizimi.
Hayat boyu edindiğim tecrübe sayesinde bu sayfaları doldurup hepinizin kalbine dokunacağım. Şakası bile ürpertici aslında; bilen bilir dokunmatik biri hiç olmadım şu hayatta. Kısaca dokunmadan, uzaktan uzağa ama sevgi ve saygı dolu bir birliktelik olacak bizimki. Hepiniz canımsınız lan!
Neyse efem, başladık.
Read more
Doymadım doyamadım blog alemlerine ve bir kez daha perde diyerek açtım blogceğizimi.
Hayat boyu edindiğim tecrübe sayesinde bu sayfaları doldurup hepinizin kalbine dokunacağım. Şakası bile ürpertici aslında; bilen bilir dokunmatik biri hiç olmadım şu hayatta. Kısaca dokunmadan, uzaktan uzağa ama sevgi ve saygı dolu bir birliktelik olacak bizimki. Hepiniz canımsınız lan!
Neyse efem, başladık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)